26 Ekim 2020 Pazartesi
Amasya Devlet Hastanesi/03.20
Burada hasta olarak deÄŸil hasta annemin refakatçisi olarak bulunuyorum. Aslına bakılırsa “Covid” denen davetsiz misafir yaklaşık bir haftadır “pozitif” kimliÄŸiyle benim de vücudumda ama bedenim üzerinde ciddi bir faaliyetini hissetmedim. Vücudumuzu beÄŸenmemiÅŸ de olabilir, bilmiyorum. “Pozitif” yaklaşık 200 yıl sonra saltanatını “negatif”e kaptırmanın azabı içinde yerlerde sürünüyor; anlamının negatif (olumsuz) hâline ağıt yakıyor Buna mukabil “negatif” kelimesi kıs kıs gülerek ömrünün saltanatını sürüyor, itibarı tavan yapmış durumda.
Covid’in namı kendisinden daha görkemli. Rivayetler muhtelif. J. Borges’in ve G. G. Marquez’in büyülü gerçekçi anlatımlarına benziyor durum. Konakladığı vücutta, negatife döndükten sonra bulaşıcılığını yitirse de taşıyıcı olarak kaldığı  söyleniyor. Marifetleri çok Covid’in. Bütün bir insanlığı hizaya sokmuÅŸ görünüyor. Bütün bunları nasıl baÅŸardığına akıl sır erecek gibi deÄŸil. Bizim gözlemimize göre baÅŸlangıcı ile bitiÅŸi üç yıl sürer.
Bana geldiğinde son derece sakin bir zamanımdaydı. Aramızda kısa bir söyleşi oldu:
– Sana hoÅŸ geldin demeli miyim?
– Koluna girip seni götürmeye geldiÄŸimi mi düşünüyorsun?
– Hayır bunu düşünmedim.
– Bu güzel. Vücudunda konaklayabileceÄŸim bir yer yoksa dolaşır, çıkarım. HoÅŸ geldin diyebilirsin yani
– HoÅŸ geldin! Ne getirdin?
– Hakikat ile meÅŸguliyetini biliyorum. Ona dair bazı ÅŸeyler, hikâyeler, sonra sana kim dost kim deÄŸil ufak bir çetele.
BulunduÄŸumuz katın adı 1. Pandemi katı. Burada ayakta görülen herkes Covid’e maruz. BitiÅŸiÄŸimdeki koÄŸuÅŸta, ilkokuldan son anda öğretmenim de olan Nurettin Hoca yatıyor. Yanında bir adam daha var. Beni acık kapıdan salonda dolaşırken gören hocamız iÅŸaret veriyor, lavaboya gidecekmiÅŸ, Koluna giriyorum ve onu lavaboya götürüyorum.
Nurettin hocanın sıkıntıları var. Ketilde bir sallama çay hazırlayıp yanındaki hastaya ve kendisine ikram ediyorum.
14.00: Annemin doktoru Serap Hanım geldi. Hastanın durumunun kendisinden beklenmeyecek şekilde iyi olduğunu söyledi ancak dedi yaşı çok ileri olduğu için risk altında bir hasta. Bu sebeple iki gün daha kalması gerekir. Peki, efendim dedim. Biraz sonra bayan hemşire geldi ve annemin elinden kan aldı. Hastanede mükemmel diyebileceğim bir hizmet var. Görevliler ilgili. Bu insanların ruhsal durumlarının bozulmaması için ne gibi bir önlem var bilmiyorum ama bu gerekli. Her taraf pırıl pırıl pırıl. Yatak durumuna getirilebilen bir koltukta elbiselerimle yatıyorum Gecenin bir saatinde hemşirelerin uygulamaları ile uyandığım oluyor.
Annem, hemÅŸire gittikten sonra ikinci kez konuÅŸtu ve “elim acıyor,” dedi. Bu kez sözleri anlaşılır nitelikte idi. Ellerinin üzeri iÄŸne yarası ve katran karasi görünümünde annemin. Az sonra akciÄŸer filmi için dev bir cihazla bir görevli girdi içeri. Yardım istedi. Cihaza çekim pozisyonu aldırdık.
Pencereyi açtım, içeri havalansın diye.
Dışarıda trafik akıyor ve hayat sürüyor Güz güneÅŸi Amasya’yı çevreleyen kayalıkları mevsimin son soluk ışıltılarıyla tarıyor
Bu arada sık sık telefon geliyor. Bu notları yazarken birkaç kez ara vermek zorunda kalıyorum. Telefon demiÅŸken aklıma geldi. Bir derginin editörü olan dostlarımdan biri, bir süre önce bu hastalıkla boÄŸuÅŸmuÅŸtu. Geç haberim oldu ama haberim olduÄŸunda kendisini aradım. Daha sonra WhatsApp’tan yazdım ve sordum. Benzer bir durumu daha önce yaÅŸamış olan bu dostun kendisini bilgilendirdiÄŸim hâlde dönüp de bir geçmiÅŸ olsun dememiÅŸ olmasına üzülmeli miyim? Sadece bu deÄŸil. İyi de bir ÅŸair olan ve covid -19’a maruz kalan baÅŸka bir dostum da bana aynı duyguları yaÅŸattı. Hem yazılı hem de sözlü olarak kendisini arayıp sıkıntısını paylaÅŸtığım hâlde bu asgarî insanî ilgiyi bizden neden esirgediÄŸini anlamaya çalışıyorum.
Durduk yerde zihnime düşen bu türden parazitleri uzaklaştırmam gerektiğini söylüyorum kendime; çünkü çözemediğim bunların da ötesinde derin bilmeceler var:
Annem aylar sonra gece yarısı konuÅŸtu. “Babam diyor ki” diye baÅŸladı annem. Cümle önce kelimelere çarptı, sonra aÄŸzında parçalandı sözcükler ve ne dediÄŸini anlayamadım. KonuÅŸmayı unuttuÄŸunu düşündüm. Sonra beni yanına çağırdı adımı ünleyerek. Hayret ettim bu geliÅŸmeye; çünkü annem bana seslenmeyeli yaklaşık bir yıl olmuÅŸtu. Vardım. Bir eliyle burnundan kayan maskesini tutarak “gözlüğümü tak” dedi. Annemin sadece hafızasını deÄŸil orada kalan sözcüklerin de baÄŸlamlarını terk ettiklerini düşündüm. BaÅŸka bir ÅŸey daha oldu: Annem az önce üçüncü kez konuÅŸtu: “HoÅŸ geldin!” dedi açık kapıya doÄŸru bakarak. Kapıya baktım, kimse yoktu.
Annem kime hoş geldin dedi? Zamana mı, hayata mı, ölüme mi, hakikate mi bilmiyorum.
Dahası var:
BitiÅŸiÄŸimde hem covit hem de alzheimer hastası bir adam, ne anlama geldiÄŸi bilinmeyen bir kelimeyle sık aralıklarla bağırıyor: “Abiyeeee!
Adamın sesi o kadar gür ve güçlü çıkıyor ki bütün odalar inliyor.
Bu ses gecenin bir vakti bütün bir kata hâkim olabiliyor.
Abiye kimdi? Zaman mıydı abiye, ölüm müydü, hakikatin adı mıydı; yoksa dünya mı? Bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğim.
Amcamın oÄŸlu Fikrî Seyhan aradı ve dış kapıda olduÄŸunu söyledi. Salona çıktım. Uzaktan bana el salladı. Telefonda konustuk. AÄŸabeyi Åžaban Seyhan’ın kritik bir sürece girdiÄŸini söyledi : Entübe. Üzüldüm. Hastanelerde bu tür haberler hayatın akışının bir parçası.
Burada, dünyada bir süre izinli olarak bulunduğum hissine kapılıyorum.
Etiketler: Covid-19, Korona
Hakikate ayna tutan, beşere göre yok hükmünün başa çıkılmaz hakimiyeti.
Gizlenen mutlak gücün hayran bırakan cilvesi.
Şifa ismi şerefi üzerimizde olsun inşaallah.